Su’yun Çağrısıdır
Yolunda parçaladığım kumaşlardan birleştirdiğim şu vakur gömleğim
Bir tecrit hırkası değildir aslında
Ve her tarafı insandan oluşan yalnızlığım da
Tecritle açıklanabilir bir durum değildir.
Belki
Bir puta sanem deyip öykündüğüm gerçeğidir
Baltayı İbrahim’in eline yakıştıran
Sanemin boynu kesilmeden az önce
Yani keskin temrenin bileklerime temas etmesiyle birlikte
Yani gözlerimin toprağa düşürüldüğü ilk celsede
Karşılaşmayı umduğum şey gökyüzüne dolanı akan şu ırmaktı
Ay doğsa gözlerim dolacaktı
Bundan emindim
Su’yun bedenimde tecelli ettiği ilk yer
Irmakla aynı anda göğün mavisine karışacaktı
Belki de bundandı
Hiçbir zaman bilemeyeceğim mazime olan iştiyakım
Su ilk kere çağrıyor şimdi beni yanına
Elimi çabuk tutmalıyım.
“Biz her şeyi Su’dan yarattık.”
Çokça ilahi bir cümledir tapınak duvarlarında
Yarattık, yüklem
Biz, özne
Her şeyi, nesne
Su, elçidir
Fail, meçhuldur Su’yun sırrına eremeyene
Oysa ki fail Gaffâr’dır
Öyledir.
Su’yun sahibi çağırıyor şimdi tüm hiddetiyle beni
Ötelerden gelen şu ses bir çağrıdır
Kulak vermeliyim
Su bir elçidir
İnanmışım buna
Su’yun sahibine gitmem gerek
Açılmış tüm gözeler benim için
Kurtuluş ölüm kadar kısa bir müddettir şimdi
Yani an meselesidir.
Söylediğim, söylemek istediğim, söyleyeceğim bütün içimde kalanları yutmalıyım
İşittim şimdi Su’yun sesini
Elimi çabuk tutmalıyım
Geçmiş günler geçmişliğiyle mükellef değil
Gelecek için de herhangi bir umut beslemiyor.
Bir söz vermiştim yarını özleyen çocuklara
Çocukları kandırmanın anlamı yok
İşittim işte Su’yun sesini
Sözümü tutmadım
Ellerin duvara ha çarptı ha çarpacak bir sarkaç kadar yakındı ellerime
İşittim işte Su’yun sesini
Eğilip ellerini tutmadım
Arkadaşlar birer birer yaladı toprağın üşüyen bağrını
Yas tutacak vaktim yok
Yas tutmadım
Su, hepimizi temizleyeceğine dair 12’nin üzerine yemin etti
Gitmem gerek
Ağlamam gereksiz
Israr etmeyin boşuna
Yas tutmayacağım
İşittim işte Su’yun sesini
Elimi çabuk tutmalıyım.
Cem Hayat – 20 Mayıs 2015